c Bir ünsüz, kısa ünlü, ünsüzle (ünsüzden sonra ayn veya hemze ile) kurulmuĢ heceler: Fuzûlî, bu hece yapısına sahip 9 kelimede 39 defa medde yer vermiĢtir. Bu kelimelerin sekizinin sonunda “ayn”; birinin sonunda “hemze” yer almaktadır. Ayn ve hemze, Türkçede ünlü gibi
a) Bir uzun ünlü ve bir ünsüzden oluşan heceler: âb, âl gibi b) Bir ünsüz, bir uzun ünlü ve ünsüzden oluşanlar: yâr, nâz, sûr, rîz gibi c) Bir kısa ünlü ve iki ünsüzden oluşanlar: eşk, emr, ömr gibi d) Bir ünsüz, bir kısa ünlü ve iki ünsüzden oluşanlar: derd, zehr gibi Bu heceler, normal bir heceden daha fazla
Harfve Hece Nedir. Hece, ağzımızın bir hareketiyle çıkan ses ya da ses topluluğudur. Kelimeler hecelerden oluşur. Dilimizde bir hecede en az bir, en çok dört ses ( harf) bulunur. Harf yazının en küçük parçasıdır. Dilimizde heceler şu şekilde oluşur; Tek bir sesten oluşan heceker: a – e – ı – i – o – ö – u –ü.
Medlihece (=bir buçuk hece): Bu tür heceler bir kapalı bir açık değerindedir. Medli heceler aruz işlemlerinde ( – . ) şeklinde gösterilir. Medli hece değişik yapıda görülebilir: Bir uzun ünlü, bir ünsüzden oluşan heceler: âb - ., âl, âr gibi. Bir ünsüz bir uzun ünlü bir ünsüzden oluşan heceler: yâr, mâr, dâr
Yaygın olarak Küçük Ünlü Uyumu adı ile bilinen bu özellik, Türkçe sözcüklerde ya düz ya da yuvarlak ünlü bulunması durumunu anlatır. Düz Ünlüler: a, e, ı, i Yuvarlak Ünlüler: o, ö, u, ü Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde a, e, ı, i ünlülerinden biri varsa izleyen hecelerde yine bu ünlülerden biri bulunabilir.
Fast Money. Aruz Ölçüsü Örnekleri Kayıtsız Üye aruz ölçüsü örnekleri verirmisiniz Cevap Aruz Ölçüsü Örnekleri Deli Sevdam Aruz vezni, Kuralları ve Aruzla Yazılmış Örnekler Divan şiirinde ahengi oluşturan vezne, aruz denir. Aruz, çadırın ortasına dikilen direktir. Bir çadırı nasıl direk ayakta tutarsa, divân şiirini de ayakta tutan en büyük unsur, aruzdur. 81-155 yıllarında yaşamış olan İmam Halil adlı bir dilci tarafından sistemleştirilen aruzun, develerin yürüyüşünden,demircilerin sistematik çekiç vuruşundan veya çamaşırcı kadınların tokmak seslerinden çıktığı görüşleri vardır. “Aruz” hecelerin sayısını değil şeklini esas alır. Aruzla yazılmış şiirler incelendiğinde, her mısraın ilkinden sonuna kadar bütün hecelerinin, kendilerinden sonra gelen bütün mısraların aynı hizâdaki heceleriyle açıklıkkısalık ve kapalılıkuzunluk noktasında birbirine denk olduğu görülür. Açıkkısa hece . veya + işaretiyle; kapalıuzun hece - işaretiyle gösterilir. Türkçedeki heceler kuruluş bakımından altı çeşittir 1-Tek ünlüden oluşan hece kısa hece u-zun . _ kelimesindeki, “u” hecesi, bir açık hecedir. 2-Bir ünsüz bir ünlüden oluşan hece kısa hece gü-lü . . kelimesindeki, “gü” hecesi bir açık hecedir. 3-Bir ünlü bir ünsüzden oluşan hece uzun hece öp-tü – . kelimesindeki, iki hece de kapalı bir hecedir. 4-İki ünsüz arasında bir ünlüden oluşan hece uzun hece gön-lüm – – kelimesindeki iki hece de kapalı bir hecedir. 5-Bir ünsüz, bir ünlü ve tekrar iki ünsüzden oluşan bir buçuk hece bir uzun bir kısa hece Türk, genç, kalp … gibi Türkçe olanları genelde kapalı hece olarak kabul edilir. Çarh, fakr … gibi Arapça ve Farsça`dan gelen bazı kelimeler de, bir kapalı bir açık hece olarak kabul edilir. 6-Bir ünlü iki ünsüzden oluşan hece uzun hece ilk, aşk …gibi kelimeler birer kapalı hecedir. Bunların dışında, Türkçemizde uzun ünlü yoktur ama Arapça ve Farsça`dan dilimize giren bazı kelimelerde uzun ünlü bulunur. Uzun ünlü bulunan hece ister sesli harfle bitsin ister sessiz harfle bitsin , kapalı hece olarak değerlendirilir. Â-rif kelimesindeki “â” hecesi, şâ-ir kelimesindeki “şâ” hecesi, se-lâm kelimesindeki “lâm” hecesi birer kapalı hecedir. Bir de, konuşma dilimizde sonu sessiz harfle biten kelimelerin son harfini , sonraki kelimenin ilk harfi sesli ise ona ulayarak vasl ederek konuşuruz. “gördüm onu” kelimelerini okurken , “gör-dü-mo-nu” diye okuruz. Aruz veznini yeni öğrenenler mısraları hecelerken bu inceliğe dikkat etmelilerdir. Ulamayı vezni uydurmak için kullanabiliriz; ama bilinçli kullanılmazsa yapılan ulama şiirin veznini bozar. Şimdiye kadar anlattıklarımı bir kaç beyit üzerinde görelim Gön-lüm-de-ki aş- kın- la ya-kar-dım bu gül-le-ri  – şık – la- rı yan-mak-la ka-vuş- tur- du kül-le-ri – – . . – – . . – – . – . – Ba- zı düş-man ba-zı şey-tan se-ni et- miş pe-ri-şan So-nu gel- mez ki-bi- rin-dir sa-na güç-lük çı-ka-ran . . – – . . – – . . – – . . – M. Fatin Baki Sa-na ver-dim bu gö-nül tah-tı-nı dem sür di-ye-rek Sa-na ver-dim çö-lü al cen-ne-te dön-dür di-ye-rek . . – – . . – – . . – – . . – M. Turan Yarar Örneklerde de görüldüğü gibi , aruz vezni, hecelerin açık ve kapalı oluşlarına göre oluşturulmuş bir vezindir. Aynı hece düzeninin tekrarı , şiiri içinde bir melodi ve ritm oluşturur. Yeri gelmişken, aruz şiiri musikiye yaklaştırır, diyebiliriz. İşte , aruz gücünü bu söyleyiş güzelliğinden alır. Aruzu ilk kullanan Türk şairleri, bizde uzun ünlü olmayışı ve Türk hece yapısının aruza uymayışı üzerine bayağı zorlanmışlardır. Zamanla Araplar ve İranlılardan aldıkları aruzu biraz değiştirmişler, ilk başta kullandıkları bir takım Arapça ve Farsça kelimelerden yavaş yavaş kurtulmuşlar ve zamanla da söyleyişi Türkçeleştirmişlerdir. Araplar ve Farsların kullandığı 300`den fazla kalıptan, bizim şairlerimiz sadece 25-30 tanesini çoğunlukla kullanmışlardır. Yani, Türkçeye en yatkın kalıpları kullanmışlardır diyebiliriz. Çekimli bir dil olan Arap dilinde “Faale”, “ yaptı,etti” manasına gelir. Bu fiilin farklı şekillerdeki söylenişi, aruz kalıplarındaki “Fâilün”, Fâilâtün”Mefâilün” … gibi kelimeleri ortaya çıkarmıştır. Bu isimlerin düz ve karışık söylenmesi de kalıpları meydana getirmiştir. Aslında bu isimlerin tek başlarına bir anlamı yoktur; bunlar sadece hecelerinin hangisinin açık hangisinin kapalı olduğunu gösterir. “Fâilâtün” kavramı Kapalı,açık, kapalı ve kapalı heceyi anlatır. “Ben ki üç beş” söyleyişi de Kapalı, açık, kapalı, kapalı hece şeklinde söylenmiştir ve “ Fâilâtün” söyleyişinin açılımını gösterir. İşte, “Fâilâtün” , “Feilâtün” gibi aruz birimleri yan yana gelerek aruz kalıplarını oluşturur. Ayrıca aruz vezninde son hece açık da olsa daima kapalı kabul edilir. Divan Şiiri içersinde en çok kullanılan düz ve karışık kalıplar şunlardır A Düz Kalıplar 1- Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün . – . – x 4 2- Müstef’ ilün / Müstef’ ilün / Müstef’ilün / Müstef’ilün – – . – x 4 3- Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün / Müstef’ilâtün – – . – – x 4 4- Feûlün / Feûlün / Feûlün / Feûlün . – – x 4 B Karışık Kalıplar 1- Mefâilün / Mefâilün / Feûlün . – . - . – . – . – – 2- Feilâtün Fâilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün fa’lün . .- - . .- - . .- - . . – 3- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün – . – – – . – – – . – – – . – 4- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün – . – – – . – – – . – 5- Müfteilün / Müfteilün / Fâilün – . . - – . . – – . – 6- Feûlün /Feûlün / Feûlün / Feûl . – – . – – . – – . – 7- Mefâilün / Feûlün / Mefâilün / Feûlün . – . – . – – . – . – . – – 8- Feilâtün Fâilâtün / Mefâilün / Feilün Fa’lün . . — . – . – . . – 9- Fa’lün / Feûlün / Fa’lün /Feûlün . – . – – . – . – – 10- Mef’ûlü / Fâilâtü / Mefâîlü / Fâilün – – . – . – . . – – . – . – 11- Mef’ûlü / Mefâîlün / Feûlün – – . . – – – . – – 12- Mef’ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün – – . . – – . . – – . . – – 13- Mef’ûlü / Mefâîlün / Mef’ûlü / Feûlün – – . . – – – – – . . – – 14- Mef’ûlü / Mefâîlü / Feûlün – – . . – – . . – – 15- Müfte’ilün / Fâilün / Müfte’ilün / Fâilün – . . – – . – – . . – – . – Bunların dışında da kullanılan kalıplar vardır ; fakat genelde kullanılan kalıplar bunlardır. Kanaatim şudur11. Yüzyıldan beri kullanılan bu kalıplara kulağımız o kadar alışmıştır ki , artık Türkçemize uygun yeni kalıplar bulunmalıdır. Geçmişten beri kullanılan bu kalıpları , Araplar ve Farslar bulmuşlardır ve bu kalıplar kendi dillerine göredir; bize göre değil. İşte bu yüzden, şiirle uğraşanlar, edebiyatçılar, akademisyenler , musikiyle uğraşanlar yeni kalıplar konusunda çalışmalar yapmalı ve şairlerimiz de farklı denemeler yapmalıdır. Benim bu konuda ki teklifim şudur Aruzla yeni şiir yazanlar, yukarıdaki kalıplardan birini de kullanabilir; kendi bulduğu kalıbı da kullanabilir. Yeter ki, aruzla yazılan şiirlerinde, ilk mısradaki hecelerin açık ve kapalı oluşuyla, diğer mısralardaki hecelerin açık ve kapalı oluşu birbirine denk olsun. Yeni kalıplar isimlendirilene kadar, açık heceyi A harfiyle, kapalı heceyi de K harfiyle gösterebiliriz. Unutmayın ki, aruzu bilmek ve uygulamak , şairin Türkçeye hakimiyetini arttırır. Yeni aruz kalıpları kullanılırken, hem heceli hem de aruzlu şiirler yazılabilir. Bu konuda yazdığım, 5+5 hece ölçüsüyle ve aruzun yeni bir kalıbıyla yazdığım bir örneği dikkatle incelerseniz, ne demek istediğimi anlarsınız SEVD DENİZİ Bir âşık kondu zülfün teline Kapıldım sandı aşkın seline Derinleştikçe sevdâ denizi Ümitsiz koştu hicrân yeline Unutmam böyle aşk âteşini Ve gönlüm buldu yârâb eşini Derinleştikçe sevdâ denizi Bırakmam bil ki artık peşini A K K K A K K A A K M. Nuri Parmaksız Bütün bu açıklamalardan sonra, Türk şiir geleneği içersinde aruzla yazılmış, birçok beyit ve dörtlüğün sizlere faydalı olacağını düşünüyorum. Bu örnekleri inceleyerek de aruzun güzelliği görülebilir. İstiklâl Marşından, Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım Sultan Veled Karnım açtır karnım açtır karnım aç Rahmet etgil Tanrı bana kapı aç Yunus Emre Us yine aşkın beni mest-ü harâb eyledi Yaktı gönül evini bağrı kebâb eyledi Hacı Bayram Veli N’oldu bu gönlüm N’oldu bu gönlüm Derd ü gam ile doldu bu gönlüm Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm Yanmada derman buldu bu gönlüm Süleyman Çelebi Allâh adın zikredelim evvelâ Vâcib oldur cümle işte her kula Her nefeste eyledik yüz bin günâh Bir günâha etmedik hiçbir gün âh Fehim-i Kadîm Varur zâhid ibâdetgâhına meyhâneden sonra Gelür mestâne başı secdeye ammâ neden sonra İbrahim Hakkı Hak şerleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler Ârif onu seyreyler Allah görelim neyler Neylerse güzel eyler Şinasi Kişiye her işi âlâ görünür Kuzguna yavrusu ankaa görünür Namık Kemal Ölürsem görmeden millete ümid ettiğim feyzi Yazılsın seng-i kabrime vatan mahsûn ben mahzûn Eşref Kabrimi kimse ziyâret etmesin Allah için Gelmesin reddeylerim billâhi öz kardaşımı Gözlerim ednâ-yı ademden o rütbe kıldı kim İstemem ben fâtiha tek çalmasınlar taşımı Neyzen Tevfik Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler Kimi alçak kimi hırsız kimi deyyus dediler Künyeni almak için partiye ettim telefon Bizdeki kayda göre şimdi o meb’us dediler Nahifî Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbanın olam var mı bunda benim günâhım Ahmed Paşa Aşkın yolunda hicre tahammül günâh imiş Uşşakın işi anın içün her gün âh imiş Fuzuli Meni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan mur3adım şem’i yanmaz mı Nedim Şivesi nâzı edâsı handesi pek bî-bedel Gerdeni püskürme benli gözleri gaayet güzel Yahya Kemal Ey kimsesizler el verin kimsesizlere Onlardır ancak el verecek kimsesizlere Muallim Naci Divânece sözler mi demektir edebiyyât Âsârı terakki diyoruz biz buna heyhât Faruk Nafiz Çamlıbel Seni ben bekliyorum göğsüm açık bağrım açık Hançer ol göğsüme saplan ecel ol karşıma çık Orhan Veli Ömrün o büyük sırrını gör bir bak ta Bir tek kökü kalmış ağacın kökü toprakta Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta M. Fatin Baki Bundan yana insanlığa kıymet veriyorsan Öksüz ve yetimlerle de paylaş ne yiyorsan Şair değilim sadece manzum yazarım Gerçi bu değildir ki benim yok nazarım Öz Türkçe aruz veznine uymaz diyenin Ben kabrini kurşun kalemimle kazarım M. Turan Yarar Acı bensiz yola çıkmaz yara bensiz kanamaz Ve cehennem bile benden daha yetkin yanamaz Dili insâf okuyanlar söker elbet yazımı Kınayanlar beni bilmez tanıyanlar kınamaz Ters aktı sular gerçeği susturdu yalan Yağmaydı zaman aldı alan çaldı çalan Attım gölü bin bir kıyısından yüreğin Artık bir avuç kumla çakıl bende kalan M. Nuri Parmaksız Diyâr diyâr dolaştım her an hüzün büründüm Çölünde yâr su yokmuş sözünle çok süründüm Erenlerin bağından kopan çiçek misâli Yolunda en nihâyet Yunusla bir göründüm Sen de olmazsan gülüm gülistânı neyleyim Yâri görmezsem felek nasıl gönlü eyleyim Yokluğundan hastayım hayâlinle çöldeyim Döndüm âh Mecnûn’a ben, o cânânı neyleyim ARUZ ÖLÇÜSÜ 1- Aruz ölçüsünde heceler açık kısa, kapalı uzun ve medli hece olmak üzere üçe ayrılır. 2- Başlıca tefileler şunlardır Fa -, Fe ul . -,Fa lün - -, Fe i lün . . -,Fâ i lün - . -, Fe û lün . – -, Mef û lü - – ., Fe i lâ tün . . – -, Fâ i lâ tün - . – -, Fâ i lâ tü - . – ., Me fâ i lün . – . -, Me fâ î lün . – – -, Me fâ î lü . – – ., Müf te i lün - . . -, Müs tef i lün - – . -, Mü te fâ i lün . . – . -… Burada tefilelerle parantez içindeki hecelerinin değerlerinin aynı olduğuna dikkat ediniz. 3- Aruz vezninde tefileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tefilelerde durgu yapılmaz. 4- Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Zihaf ise imalenin tersine uzun heceyi kısa yapmayı sağlar. Hece ölçüsünde böyle bir mesele yoktur. Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla beraber zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az yapılmıştır. 5- Farsça tamlama eki olan “-i” ile “ve” anlamındaki “ü, vü” bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir. 6- Medli heceler hafif bir “i, ı” sesi varmış gibi okunur. Bahâr kelimesi bahâr[ı], eşkden kelimesi ise eşkden şeklinde söylenmelidir. 7- Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tefile bazı mısralarda Fâilâtün, son tefile ise Falün olabilir. Bu sadece bu kalıba özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek yoktur. Farklı tefile parantez içinde hemen altında gösterilir. 8- Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki bir çok kişi İstiklâl Marşı’nın hece ölçüsüyle yazıldığını zanneder. Oysa bu marş aruzun “Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün” kalıbıyla yazılmıştır. 9- Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazan eşit olabilir. Mısralardaki açık kapalı dizilişinin aynı olması o şiirin aruzla yazıldığın gösterir. Cânı cânânı bütün vârımı alsın da Hüdâ 15 hece Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ 15 hece 10- Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar. Ulama genellikle yapılır; fakat her zaman yapılmak mecburiyetinde değildir. 11- Servet-i Fünun edebiyatçıları bir şiirde değişik aruz kalıpları kullanmak suretiyle serbest vezne zemin hazırlamışlardır. Cenap Şahabetin’in “Elhân-ı Şita” adlı şiiri bu şekilde yazılmıştır. Bu şiirdeki bazı mısralar Feilâtün / Mefâilün / Feilün, bazı mısralar ise Mefûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün kalıbıyla yazılmıştır. 12- Bir şiirin vezni en az iki mısradan hareket ederek bulunabilir. Tek mısraa bakarak vezin bulunmaz. 13- Mısralardaki imale ve zihaf kusuru olan heceleri altı çizilerek belirtilmiştir. 14- Bir şiirin vezni bulunurken şu işlemler yapılır a Veznini bulacağımız mısraların hecelerindeki uzun seslilere dikkat ederek yazmalıyız. b Önce mısralardaki hecelerin açık mı kapalı mı oldukları tespit edilir. c Medli hece olup olmayacağı özellikle kontrol edilmelidir. Bu ihmal edilirse bir mısradaki hece değeri eksik çıkar. Mısralardaki heceler sayılarak medli hece olup olmadığı konusunda bir ipucu yakalayabiliriz. d Hecelerin açık kapalı değerleri karşılıklı kontrol edilir. Önce imkân varsa ulama, yoksa imale yapılır. Zihaf çok az bulunduğu için en sonra o ihtimal düşünülür. e Hecelerin karşılaştırılması yapıldıktan sonra açık kapalı değerleri çizgi ve nokta şeklinde ayrı bir yere geçilir. Mısra sayısına göre tefile sayısı tahmin edilmeye başlanır. İlk tefile en az heceden oluşur. Genelde az heceli Fa’, Fe i lün, Fâ i lün gibi tefileler sonda bulunur. f Yazılan aruz kalıbı ile işaretler arasında uyum olmasına dikkat etmelidir. ZİHAF aruz veznini tutturabilmek amacıyla normalde uzun olan bir hecenin kısa olarak okunmasıdır. aruz vezninin kullanıldığı şiirlerde uygulanması imale gibi hoş karşılanmaz, hata olarak değerlendirilir. aruz vezninde, tıpkı imale gibi, maalesef yanlış bilinen bir ses manevrası. klasik edebiyatımızda zihaf üç şekilde ortaya çıkar 1. kısa olan heceyi -uzatmanın caiz olduğu bir durum olmakla birlikte- uzatmamayı imale yapmamayı tercih etmek. "hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı" fuzuli beytindeki gibi. burada, her iki mısrada da şair imaleyi değil zihafı tercih ederek, "i" seslerini kısa okumuştur. halbuki, bu sesleri isteseydi uzun da okuyabilirdi. bu, tamamen şaire ait bir tasarruf olup, kusurla uzaktan yakından alakası yoktur. 2. şiirimizda, arap veya fars kökenli olup 1,5 hece değerindeki bir heceden sonra ulama durumu sözkonusu olduğunda bunu yapmamak. kusur olmamakla birlikte, hiç de hoş karşılanmaz. mesela, "zevk için" derken, zevk 1,5 hece değerindedir. eğer ulama yapılırsa, vezin "fâilün" olur; yok eğer yapılmazsa "müfteilün" olur. yapılması tercih edilmelidir. 3. normalde kısa olmayan, kısaltılması da caiz olmayan bir heceyi kısa okumak. bu, düpedüz yanlıştır. klasik edebiyatımızda, büyük şairlerden hiçbirisi, kolay kolay bu hatayı yapmaz. yalnız, bazı istisnai durumlar her zaman vardır. mesela "âh" ile biten kimi sözcüklerin 1,5 olan bu son hece değerleri, "eh" diye bitirilerek 1’e düşürülür. kâh yerine geh, siyâh yerine siyeh, nigâh yerine nigeh gibi. bu, sık rastlanan bir durum değildir. zihaf, bir kısaltma tercihi olup, bu tercih kullanılmadığında ortaya çıkan duruma imale dendiğinden; imale yapılabilecek yerler dolayısıyla, zihaf yapılabilecek yerlerdir bu yerler. İMALE aruz veznini tutturabilmek amacıyla normalde kısa olan bir hecenin uzun olarak okunup uzun hece kabul edilmesidir. aruz vezni hakkında, maalesef pek de doğru bilinmeyen yaratıcı ses manevrası. heceyi, kısa değil de uzun okumak. normalde kısa olan heceyi uzatmak değil. ayrıca, şiir için bir kusur filan da değildir, aksine yeni bir ritim, heyecan ve ahenk getirir. imale, her yerde, gelişi güzel yapılamaz. imalenin caiz olduğu yerler vardır ve ancak bu kısıtlı alanda bu manevra uygulanabilir. eğer bu alanın dışına taşılırsa, bu bir vezin kusuru olur ve büyük şairler kolay kolay böyle bir şey yapmazlar. imale, kimi şairlerin yanlış veya yeteneksiz kullanımları sonucu tanzimat’tan sonra o eski ahengini kaybetmiş, servet-i fünun’da ise yerli yersiz her yerde kullanılarak açıkça istismar edilmiştir. ahmet haşim, mehmet akif, yahya kemal gibi ustalar buna engel olmaya çalışmış, ancak bu çaba yeterli olamamıştır. İMALE YAPILACAK YERLER klasik edebiyatımızda, aruz vezniyle şiir yazarken imale yapmak istendiğinde, mutlaka sahip olunması gereken bilgi. aksi takdirde, veznin doğru uygulanamama riski ortaya çıkar. imale şu durumlarda yapılabilir 1. "ve" anlamına gelen "u, ü, vu, vü" bağlaçlarında. 2. dilimize farsça’dan geçen, izafet isim tamlaması yapma görevindeki aynı eklerde. örnek "leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden" nef’i şair adı geçen bağlaçlardan birincisinde zihaf, ikincisinde imale yapmayı tercih etmiştir. 3. bütün bir klasik edebiyatımızda, sayıları iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan özel birkaç kelimede. mesela, aslen "dahî" olan kelime; "dahi", "dâhi", "dâhî" şeklinde de yazılmış ve okunmuştur. "meğer sen dâhi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir" diyen nedim, kelimeyi farklı kullanmıştır. 4. kelime sonlarındaki heceler. aslında, bu hecelerde imale yapmak, caiz olmakla birlikte şık görülmeyen bir durumdur. yapılmasa daha iyi olur. mesela "beni candan usandırdı, cefâdan yâr usanmaz mı" fuzuli mısrada, kelime sonlarındaki bütün açık hecelerde imale vardır. elbette, imale yapılarak uzun okunabilecek bütün bu heceler, şairin tasarrufuna göre kısa da okunabilir. eğer şair bu yolu seçerse, o zaman da zihaf yapmış olur. dolayısıyla, burada yazılanlar, aynı zamanda zihaf yapmanın da caiz olduğu yerlerdir ULAMAVASL türkçede sessiz harfle biten bir sözcükten sonra sesli harfle başlayan bir sözcük geldiği zaman görülen hadise. sonunda sessiz harf olan bir sözcükten sonra sesli harf ile başlayan bir sözcük geliyorsa, ilk sözcüğün sonundaki sessiz harf kendisinden sonra gelen sözcüğün ilk hecesine eklenerek okunur, bu duruma ulamavasl denir. ancak iki sözcüğün arasına herhangi bir noktalama işareti girerse ulama yapılmaz. yapılması gereken yerde yapılmadığında metnin akıcılığı bozulacaktır, örneğin "el öpenler" sözcüğünün okunuşunun "e-lö-pen-ler" şeklinde olması gerekir. ayrıca aruz vezniyle yazılan şiirlerde de bazen ölçüyü tutturabilmek amacıyla kullanılmıştır. misal bir_ekmek_almak_istiyorum Ulama, dilbilgisine dahil bir terimdir. bir kelimenin ünsüzle bitip ondan sondaki kelimenin ünlüyle başlaması durumunda ulama yapılır. bunun bir de gösterilme şekli vardır ki, aynen şöyledir ulamanın olduğu iki kelimenin arasına alttan yarım daire misali, kavisli bir çizgi çizilir. aruzun olmazsa olmazı olan ses olayı. aruzda, hecelerin açık ve kapalılığı çok önemli olduğundan, şairler sık sık kapalı heceleri açmak için bu manevraya başvururlar. mesela, "sen uyursun ben ölürken, kaç ölüm gördüm evet" diyen bir şair, eğer mısrada geçen ulamaları yaparsa, vezin "feilâtün feilâtün feilâtün feilün"; eğer bu ulamaları yapmazsa, vezin "fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün" olur. ulama olayını bilmek ve vezin ne ise ona göre bu ulamayı yapmak veya yapmamak, aruzla yazılmış bir şiiri doğru okumak için çok çok önemli bir ayrıntıdır. KASR aruz vezninde, içinde uzun ünlü bulunan heceler bir uzun bir de kısa olmak üzere iki hece olarak değerlendirilir ki, ölçüyü tutturabilmek amacıyla böyle bir hecenin içinde bulunan uzun ünlünün kısa olarak değerlendirilmesine, yani hecenin yine tek ses okunmasına ise kasr adı verilir. örneğin "yâl" hecesi normalde bir uzun bir kısa hece olarak değerlendirilir ancak ölçüyü tutturmak gerektiğindeyse bu hece "yal" şeklinde okunur ve sadece uzun bir hece olarak kalır. arapça saray. falanca sarayı denilirken "kasr-ı hede " şeklinde yazılırken saray manasında kullanılan kelime yalnız okunduğunda kasır şeklinde telaffuz edilir.KaynakİTÜ-Sözlük
Ağzımızdan tek bir hareketle çıkan ses topluluğuna hece diyoruz. Hece Türkçe’ de harf sayısına göre dört, yapısına göre altı çeşide ayrılmaktadır. * Harf sayısına göre heceler a,al * Yapısına göre heceler -bir ünlüden oluşanlar a,e – bir ünlü ünsüzünden oluşanlar el,al – bir ünsüz bir ünlüden oluşan ki, ye – bir ünlü iki ünsüzden oluşanlar ilk, üst – bir ünsüz bir ünlü bir ünsüzden oluşanlar saç, baş, kaş – bir ünsüz bir ünlü iki ünsüzden oluşanlar kalk, dört Tek başlarına hiçbir anlam ifade etmeyen heceler, bazı durumlarda tek başlarına kelime olarak kullanılırlar. Bu kelimeler anlam taşımaktadır. Çal, kal, kol, baş gibi kelimeler tek başlarına kullanılırlar. Bir kelime hecelerine ayrıldığı zaman, akıcı okunabiliyorsa, doğru ayrılmıştır. Hece söylenirken zorlanma oluyorsa, doğru ayrılmamış demektir. Satır sonuna da sığmayan kelimeleri, hecelere ayırırken satır sonunda tek başına ayrılamaz. Kelimeleri gelişigüzel ve rastgele ayırmak doğru değildir. Bir hece sesli harfe bittiği zaman açık, sessiz harfle bittiği zaman da kapalı hece denilir. Diğer arama sonuçlarıtek sesli hecelere örnek
bir ünsüz bir ünlü bir ünsüzden oluşan heceler